Bu nasıl bir barış süreci heval!

Korkarım böyle giderse sadece barış değil barış umutlar da yok edilecek. Bunda Erdoğan ve hükümetin süreci iktidar heveslerine kurban etmeye dönük faydacı politikalarının payı büyük. Ancak şüphesiz onları bu kadar pervasız ve ciddiyetsiz yapan, Kürtlerin 40 yıllık mücadeleyi ve milyonların kaderini etkileyen bir süreçte tüm inisiyatifi tutsak bir liderin eline vermesi. Tek karar verici merci olarak onu işaret etmesi.

Hüseyin Aladağ

30.03.2015, Pts | 15:18

Bu nasıl bir barış süreci heval!
Makaleyi Paylaş
Barış güzeldir, iyidir, kıymetlidir. Dünyada iyiyi, güzeli anlatan ne kadar kelime varsa sanırım doğru ve yürekleri teskin edecek gerçek bir barışı tarif etmeye yetmez. Barışın bu kadar hayati ve kıymetli olmasının bir nedeni de zor bulunmasıdır.

Örneğin kavga eden, birbirine kurşun sıkan iki topluluğun ateşkes yapması ya da oturup konuşması barış değildir, hatta anlaşmaları bile barış değildir. Barış o savaşın sebeplerini bir sonuca bağlayıp ortadan kaldırmaktır.

Kağıt üzerindeki mutabakatı ete kemiğe büründürüp hayata geçirmektir. Temeli olsa da, tuğlalar üst üste konulsa da, kapısı penceresi olmayan dört duvara kimse ev demez, adı üstünde inşaat.

Kürt meselesi dünyada eşi benzeri çok az görülen acılar, zulümler ve zorbalık barındıran ulusal bir mesele. Ucuz gündelik politikalarla, sadaka mahiyetinde açılımlarla nihayete erecek bir konu değil.

Dağa çıkışın bir sebebi varsa inişin de bir nedeni olmalı. Kürtçe seçmeli ders, Kürtçe müzik ve televizyon serbestisi gibi çağımızda hiçbir siyasal değeri olmayan, argümanlarla kamufle edilemez.

Ortada dili-kültürü-ekonomisi kısaca ulusal tüm hakları derdest edilmiş bir halk, adalet bekleyen milyonlar ve sayısız mezar var...

Berfo Ana 105 yaşında hayata veda eden bir Kürt kadınıydı, ömrünün 33 yılı devletin bir gün ansızın alıp kayıplara eklediği oğlunu aramakla geçti... Yaşlıydı, çaresizdi ama hiç vazgeçmedi onu aramaktan. Üstelik aradığı evladının kendisi bile değildi. Tek istediği oğlunun kemikleri ve üzerinde dua okuyup yaş dökecek bir mezarının olmasıydı.

Türkiye Cumhuriyeti onlarca ana-baba-kardeş gibi onu da buna bile razı etmişti. Dönemin \"12 Eylül\'le hesaplaşma\" tiyatrosu nedeniyle Erdoğan\'la görüşme imkanı bile buldu ancak verilen sözler tutulmadı.

Berfo Ana 105 yaşında Cemilinin kemiklerine hasret öldü. Kavuşmak “kısa çöpün uzun çöpten hakkını alacağı” bir başka dünyaya kaldı.

Onun gibi nicesi daha vardı, hayatları meydanlarda, sokaklarda ellerinde fotoğrafını tuttukları yakınlarının kemiklerini bulmak, akıbetlerini öğrenmekle geçti. Bu devlet ve yeni muktedirler hiçbirini teskin edecek bir şey yapmadı. Çoğu bu uğurda yaşlandı, hayata veda etti.

Asit kuyuları, diri diri gömülmeler, yargısız infazlar derken bu sayı 17 bin kişiyi buldu. Katledilen, faili meçhul diye ölümleri adaletsizliğe mahkum edilen Kürtlerin, adını yan yana yazsanız kalemler defterler yetmez buna.

Hemen hemen her ailede bir kurban, onlarca mağdur var. Cezaevleri kimliğinden, dilinden yana örselenmiş ve buna isyan etmiş Kürtler\'le dolu. İşkenceler, ölümler baskılar hiç bitmedi. Farkındaysanız Kürt meselesinden, ulusal haklarından bahsetmedim bile sadece bu uğurda ses verenlere, devletin yaptıklarından birkaç örnek verdim.

AKP hükümeti muktedir olduğunda Kürtlere yapılan birçok şeyi inkar etmedi. Bunu daha önceki iktidarların, muktedirlerin günahı ve suçu diyerek sahiplenmedi. Ancak kısa sürede anlaşıldı ki bu aslında yeni ve kitleleri kandırmaya yönelik bir politikaydı.

Dersim için özür dileyip Roboski\'de yapılan katliamı savunan bir anlayış geliştirdiler. Uğur Kaymaz ve Ceylan Önkol’u katledenleri aklamaları bu konudaki samimiyetlerinin en açık resmiydi.

Evet, son çözüm süreciyle bir hayli yol alındı. Sonuçları Kürtler için tatmin edici olmasa da, barış adına daha önce hiç kat edilmeyen mesafeler alındı.

Bunda Öcalan\'ın bunun son şansı olduğunu bilmesi ve masanın diğer tarafındakilerin ciddiyetsizliğine rağmen Kürt aktörlerin eline verdiği tüm inisiyatifi kullanmasının rolü büyük.

Örneğin Dolmabahçe\'de okunan 10 maddelik metin aslında 40 yıllık savaşın bedelini ödemekten bir hayli uzaktı, birçok kişiye göre razı gelinen, arzu edilenin zekatı bile değildi. Ama yine de Kürtlere kabul ettirildi. Öcalan\'ın son Newroz mektubuyla da ilk somut adım atıldı, silah bırakma için kongre çağrısı yapıldı.

Gelin görün ki Erdoğan\'ın kafasındakiler farklıydı. İlk, 30 yıl geriye götürdü meseleyi, alaycı meydan okuyan bir tavırla “Kürt sorunu” yok dedi, sonra sürecin işleyişinde detay olacak kadar küçük şeyleri bahane etti.

İzleme komitesi ve heyetin Dolmabahçe\'de ortak açıklama yapmasını eleştirdi. Son günlerde süreç her nedense yine sekteye uğradı. Düşünsenize Öcalan PKK\'ye kongre çağrısı yapıyor ve bunun nihayetinde silah bırakma var ama Erdoğan memnun değil.

Bahane ettiği şeylerse yenilir yutulur gibi değil. Basit, gereksiz ve çözümsüzlüğe neden olmayacak kadar beyhude. Üstelik Demirtaş\'ın”izleme komitesi kırmızı çizgimiz değildir açıklamasına rağmen bu tavırlarını sürdürüyorlar.

Başta da dediğim gibi barış, iyi güzel ve kıymetlidir ancak böylesi arzu edilen bir barış süreci değil. Korkarım böyle giderse sadece barış değil barış umutları da yok edilecek. Bir daha aynı masada oturup diyalog kurma ihtimalini ve buna olan inancı da yok ediyorlar.

Bunda Erdoğan ve hükümetin süreci iktidar heveslerine kurban etmeye dönük faydacı politikalarının payı büyük. Ancak şüphesiz onları bu kadar pervasız ve ciddiyetsiz yapan, Kürtlerin 40 yıllık mücadeleyi ve milyonların kaderini etkileyen bir süreçte tüm inisiyatifi tutsak bir liderin eline vermesi. Tek karar verici merci olarak onu işaret etmesi.

Bunda şüphesi olan, AKP’li vekillerin, hükümet üyelerinin ve yandaş kalemlerin son birkaç ayda Öcalan\'ı konumladıkları yere bakmaları yeterli. Bu ciddiyetten uzak, süreci itibarsızlaştıran tavırlara karşı duran Demirtaş\'ı neyle itham edip sürekli kime şikayet ettikleri sanırım oldukça aşikar!

twitter.com/normalgasteci

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.

8307 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:23:50:47
x