Kürdistani Duruş

IŞİD’in Musul’u ele geçirmesinin hemen ertesinde, gazeteci dostum Ramazan Yavuz’a, benimle yaptığı söyleşide, “IŞİD gibi vahşi uygulamalara imza atan örgütler, bazan istemeseler de hayırlara vesile olan şeyler de yaparlar” mealinde söylediklerime, ar.

Mesut Tek

03.11.2014, Pts | 17:13

 Kürdistani Duruş
Makaleyi Paylaş
IŞİD’in Musul’u ele geçirmesinin hemen ertesinde, gazeteci dostum Ramazan Yavuz’a, benimle yaptığı söyleşide, “IŞİD gibi vahşi uygulamalara imza atan örgütler, bazan istemeseler de hayırlara vesile olan şeyler de yaparlar” mealinde söylediklerime, aralarında arkadaşlarımın da olduğu bir kesim tepki göstermişti. Kafa kesen, Suriye’de Alevileri toptan katleden bir örgütü “iyi göstermek”le suçlanmıştım.

Musul işgalinin üstünden bunca zaman geçtikten sonra, IŞİD’in Şengal’de Êzidi soykırımı gerçekleştirmesi de bu görüşümü değiştirmedi. Yine aynı görüşteyim.

IŞİD hakkında oluşturulan algıyı bir kenera bırakarak, gelin bu örgütün direkt ya da dolaylı yollardan “hayırlara vesile olan” işlerine birlikte bakalım.

- Herşeyden önce Bağdat-Hewlêr gerginliğinin temel nedenlerinden biri olan Irak Anayasası’nın Kürdistan Bölgesi sınırları dışındak kalan Kürd bölgelerine ilişkin 140. Maddesinin önemli bir bendi pratikte hayata geçirildi. IŞİD karşısında gerileyen Irak Ordusu’nun terkettiği Kürdistan-Irak sınırındaki üslerine Peşmergeler yerleştiler. Yani bir iki ufak sorun dışında kürdistan bölgesi’nin coğrafi bütünlüğü sağlanmış oldu.

- IŞİD, Suriye ve Irak’ta kontrolü altına aldığı topraklarda İslam devleti ilan ederek yapay Suriye-Irak sınırını anlamsız hale getirmekle kalmadı. Aynı zamanda Türkiye sınırına da dayandı. Ürdün, Lübnan ve Filistin de IŞİD’in ilan ettiği devletin sınırları içinde bulunuyor. Yani, IŞİD Lozan Anlaşması için, bir başka ifade ile Ortadoğu’da var olan statü için de tehlike çanları çalıyor. Kuşkusuz bölgede var olan satatüde yaşanacak en küçük bir çatlak bile, bu statünün başlıca kurbanı olan Kürtlerin lehine olacaktır.

- Şengal, Mahmur ve Celavla’ya saldıran IŞİD, Güney Kürdistan’da bulunan ve silahlı güce sahip olan Kürdistani örgütleri bir cephede buluşturdu. Bir başka ifade ile Güney Kürdistan’daki ulusal kazanımları tehdit eden gelişmeler, Kürdistanlı örgütleri birbirine daha da yakınlaştırdı.

- Kobani’yi abluka altına alıp saldırıya geçen IŞİD, bir dönemdir birlik arayışı içinde olan Güneybatı Kürdistanlı örgütlerin bu doğrultudaki çabalarını yoğunlaştırmalarına ve neticede bu arayışlarını Dıhok Anlaşması ile taçlandırmalarına yardımcı oldu.

- Aynı Kobani saldırısı, Mahmur Cephesi’nde yaşanan Peşmerge-gerilla işbirliğinin, YPG Savaşcısı-Peşmerge işbirliği biçiminde tekrarlanmasına yol açtı.

- IŞİD ve saldırıları, bölgede, özellikle de Irak ve Suriye’de istikrar ve huzurun sağlanmasının, IŞİD’e karşı kararlı bir bir direniş gösteren Kürdlerin yardımı olmadan mümkün olmadığını gösterdi.

- IŞİD’e karşı savaşan Kürdlere yapılan uluslararası askeri ve siyasi destek giderek artıyor. IŞİD’e karşı gösterdiği direniş nedeniyle, Kürdlerin uluslararası arenedaki imajı giderek parlıyor. Bu durum ise, bölgeyi yeniden dızayn etmek isteyenlere, Kürdleri ve taleplerini dikkate almayı dayatıyor. Bir başka biçimde ifade etmek istersek. Bağımsız Kürdistan devleti talebi, yerel, bölgesel ve uluslararası arenada giderek daha fazla destek buluyor.

- Kobani’nin IŞİD’in eline düşmesini istemeyen Koalisyon Güçleri’nin hava saldırılarının, Kürdistan Bölgesi üzerinden yaptıkları silah yardımının, Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) ve Peşmergenin Kobani’ye yardıma gitmesinin, bir başka ifade ile YPG Savaşcısı, Peşmerge ve ÖSO bir araya gelmesinin siyasi sonuçları olacaktır. Pek uzak olmayan bir gelecekte, bölgede kartlar yeniden karılacak, yeni ittifaklar kurulacak, yeni siyasi dengeler oluşturulacaktır.

- Kobani’de Uluslararası Koalisyon öncülüğünde yaşanan Peşmerge-ÖSO-YPG işbirliği ile, Suriye iç savaşının başlamasından bu yana, PKK ilk kez İran-Suriye-Hizbullah ekseninden çıkarak, Türkiye-Katar-Suudi Arabistan eksenine (Sünni) yanaşıyor. Bu durumu ileride olası yeni siyasi ittifak ve işbirliklerinin ön emareleri olarak görmek mümkün. Zaten Öcalan’ın örgütünü Şii ekseninden çıkartmak istediği de bir sır değil.

Bu benzeri gelişmelerden sonra IŞİD’in “hayırlara vesile olduğunu” söylememe tepki duyanlar şimdi de aynı düşüncedeler mi? Bilmiyorum.

Ama kesin emin olduğum bir şey var. O da bölgenin önemli oyun kurucu ülkelerinden birisi olan İran’ın, Ortadoğu’daki etkinliğini azaltan sözkonusu olası gelişmelere karşı sessiz kalmayacağıdır.

İran, Suriye’deki pozisyonunu zayıflatan sözkonusu ilişki ve olası yeni ittifakları engellemek için, Irak’taki ve Kandil üzerindeki etkisini kullanacaktır. Güneybatı Kürdistan’da, kendi dışındaki Kürdistanlı örgütleri baskı altına alarak oluşturduğu yapıyı, başkaları ile paylaşmak istemeyen tekçi PKK-PYD’nin, Peşmerge’nin Kobani’ye yardıma gelmesi fikrine başta soğuk davranmasının nedenlerinden birisi de, İran’ın Kandil üzerindeki etkisidir.

Önümüzdeki dönemde Bağdat-Hewlêr ilişkilerinde, Bağdat kaynaklı gerginliklerin yaşanması, Şii Bedir Ordusu’nun 140. Madde kapsamında olan bölgelerde aktif hale gelmesi, “anlamlı müzakereler yapılmasının çok yakın olduğu” bir dönemde, Kuzey Kürdistan’da karakollara yapılan saldırıların ve güvenlik güçlerine yönelik gerçekleştirilen suikastlerin artması süpriz olmayacaktır.

Özcesi, kargaşanın sürekli hale geldiği, “dost” ve “düşman” kavramlarının çok hızlı bir biçimde yer değiştirdiği coğrafyamız, yeni ilişki ve ittifaklarla bu ittifakların neden olacağı alt üst oluşlara gebe. Bu kagaşa içinde yolumuzu kaybetmek ve gelişmelerin pasif bir nesnesi olmak istemiyorsak, aksine Kürdistan’ın sahip olduğu enerji kaynakları ve coğrafi konumundan yararlanarak özne haline gelmek istiyorsak, sarılacağımız ip ne dini ve hamasi “halkların kardeşliği” ipidir. Bizi kargaşa ortamından kurtaracak ip Kürdistani iptir. Bir başka ifade ile kürdistani duruştur.

İmralı ve AKP yönetimindeki TC devletinin el ele vererek bize “bin yıllık Kürd-Türk kardeşliği” boyasıyla boyanmış “Türkiyelilik” gömleğini giydirmek istedikleri bu dönemde, Kürdistani duruş daha bir önem kazanmaktadır.

Gelişmeler, geç olmayan bir gelecekte, Kürd siyasi hareketinde bu temelde bir ayrışmanın yaşanmasının kaçınılmaz olduğunu göstermektedir.

Başarı için militanca ve kararlı bir mücadele yeterli değildir. Bununla birlikte gelişmelerin yönünü tespit edip buna uygun tavır belirlemek te en az bu kadar önemlidir.

Özcesi, Kürdistani bir duruş hem bugün, hem de gelecek için gereklidir. Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.

7966 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:10:28:42
x