Meğer Ne Belalar Sarmışım Başımıza - I

Oysa Küçük’ün yumruk vurduğu masada soğan eksikti. Biz Kürtlerde kurulan yer sofrasında bizde Küçük gibi masada duran soğana olanca gücümüzle vururuz, soğanın cücüğünü yemek için. Bu yöntem bizim ulusal kültürümüz de var. Nedense bizim aydınlar masaya vurulan yumruğu böyle ele almadılar.

Oktay Yıldız

02.02.2015, Pts | 01:11

Meğer Ne Belalar Sarmışım Başımıza - I
Makaleyi Paylaş
Bu yazımda hem Yalçın Küçük’ü hem Doğu Perinçek’i, Türk solunda gelen arkadaşları ve gazetelerimizin başına neler geldiğinin kısa bir tarihçesini okuyacaksınız. Çokça yazıldı belki, ama birde benden okuyun.

Bizim aydınlar Yalçın Küçük Halk TV’ye çıkıp konuşunca haklı olarak kızdılar. Be mübarek bu denli U dönüşü yapılır mı diye belki de şaşırdılar.

Oysa Küçük’ün yumruk vurduğu masada soğan eksikti. Biz Kürtlerde kurulan yer sofrasında bizde Küçük gibi masada duran soğana olanca gücümüzle vururuz, soğanın cücüğünü yemek için. Bu yöntem bizim ulusal kültürümüz de var. Nedense bizim aydınlar masaya vurulan yumruğu böyle ele almadılar.

Bizde bir alışkanlık mı yoksa gelenek mi bilinmez ama aydın kavramını bilgiyle ilişkilendiririz.

Bize göre bilgili insan aydın insandır.

Oysa bilgi aydının tek özelliği değildir, hatta en önemsiz özelliğidir. Ama ne yazık ki biz böyle bakıyoruz. Oysa bir insanın aydın olabilmesi için bilgiden yeni bilgi üretebilmesi, bu bilginin de topluma yardımcı olabilmesi gerekmektedir.

Aydının doğası böyledir.

Yalçın Küçük bunu yaparken sahip olduğu bilgiler ya da düşünceler hiç de önemli değildir. Burada önem taşıyan neden ve niçin yaptığıdır.

Bizim burada hatamız aydın olmanın bilgi sahibi olmaya indirgememiz ve bilgiyi yücelten yaklaşımlarımızdan kaynaklanmaktadır.

Yalçın Küçük ise bizim için çok önemli biri olarak algılanması ve bu tür adamlarla ancak aydınlanıp ilerleyebileceğimize inandığımız için, belki de nerdeyse kutsamışlık derecesinde görmemiz ve o nedenle TV‘ye bakıp adama bak diye gözlerimiz fal taşı gibi açılı vermiştir.

Ben hep bir halkın yaşamasını ancak o halkın aydınların zaferiyle mümkündür diye düşünenlerdenim. İspanya’da neden yel değirmenlerinin bir pervanesinin kırık olduklarını görünce Don Quichotte ve yaveri Sancho Panzo’nun bitmez tükenmez yel değirmenleri savaşlarından kaynaklandığını öğrendiğimde, bizimde neden bazı ayarlarımızın bozulduğunu Yalçın Küçük’e bağlayı verdim.

Ben bağlamasam da zaten tarih bağlayacaktır, iyisimi ben tarihten önce davranayım.

Şimdi gelelim Yalçin Küçük olayına. Ben birileri gibi yaptıklarımı inkar yoluna değil sahip çıkanlardanım.

Geçmişime de hep sahip çıkarım.

Eğer günlük hayatın akışı içinde aktifseniz iyi şeyler yanında yanlış yapma ihtimaliniz her zaman vardır. Vereceğiniz bir karar o an için iyi olduğunu düşündüğünüz kararın, bir süreci şekillendirebiliyor.

1986 yılında ilk kez İstanbul’da PKK’ye yönelik operasyon yapılmıştı. Gazeteler çarşaf çarşaf özelliklede operasyonda gözaltına alınan bayanlardan PKK’nin “dişi” kaplanları yakalandı diye sürmanşet atmıştı. “Dişi” aslanlarsa benim ablam, Mazlum Doğan’ın ablası ve Partizan davasında uzun cezaevinde yıllarca yatan bir bayan arkadaştan bahsediyorlardı. Biz 20’ye yakın erkek ‘teröristi’ ise adamdan saymayıp yazmamışlardı. 20 günlük sorgulamadan sonra DGM’ye çıkarmışlardı bizleri, 4 bayan arkadaşı ve 4 erkek arkadaşı bırakmışlardı savcılıkta.

Biz kalanları da Bayrampaşa’ya götürüp koğuşlara koymuşlardı. Bayrampaşa Bayrampaşa olalı ilk kez PKK’li görüyordu. Hiç bir gardiyan yanımıza gelmiyor, konuşmuyordu. Neyse 3 ay sonra mahkemede beni bıraktılar.

O dönem büyük bir gazetenin haber müdür yardımcısıydım. Ulaşamayacağım yer yok gibiydi. Sonra SVP’li bir arkadas geldi dediki: “Bizimkilerle sizinkiler karar almışlar bir gazete çıkaracaklar”. Haberimin olmadığını söyledim.

Aradan 4 gün sonra Duran Kalkan’ı aradım ve olayı anlattı. “Sana birini yollarız onun üzerinde yaparsın” O dönem SVP Çağdaş Yol isimli aylık bir dergi çıkarıyordu.

Yıllar sonra derginin sahibi olan bu arkadaşın Adana il Başkanı olduğunu öğrendim. Kendisini çağırıp biz önce dergi çıkaracağız sonra gazete işini yapacağız dedim. O da beni daha üst düzeyde olan Hüseyin Aykol’la tanıştırdı.

Şimdi günlük gazeteler, haber ajansları, dergileri, radyoları ve televizyonlarıyla artık ciddi bir ‘sektör’ haline gelmiş özgür basın geleneğinin 12 Eylül sonrasının ilk yayın organıydı. Mayıs Ayında Cemal Almanya’dan bana yollandı. İsçiydi istediği zaman gidip gelebiliyordu.

Arkadaşlardan sicili temiz bir üniversite öğrencisi istedim yazı işleri müdürlüğü için. Gayrettepe’deki basın bürosuna gidip imtiyaz hakkını Cemal’ın adına aldık. Çalıştığım gazetenin tam karşısın da Mithatpaşa caddesi, Mithatpaşa İşhanı No 48, kat 4, 71/72 Beyazıt’ta yer tuttum.

Mayıs ayında tüm bunları yapmıştım ve amacım 15 Haziranda Toplumsal Diriliş dergisinin ilk sayısını piyasaya sürmekti. O dönem Gazete dağıtım şirketi GAMEDA Tercüman ve Hürriyet gazetelerinin ortak şirketiydi ve hiç bir sol dergiyi dağıtmıyordu. En büyük gerekçeleri ise 3,5 bin satan dergilerin kendilerine bir şey kazandırmadığı idi. Topkapı’da olan dağıtım şirketinin merkezine gidip yetkili biri ile görüşmek istediğimi sekretere ilettikten sonra bekledim. Tam iki saat bekletildikten sonra sekreter beni ikinci kata çıkarıp bir odanın kapısını açarak buyurun dedi. İçeride 3 kişi koltuklarında oturup çay içiyorlardı. Bende boş olan koltuğa yerleştim. Biraz şaşırdılar.

Bizim daha çıkarmadığımız derginin PKK’nin olduğunu öğrenmiş olduklarını, “derginiz Kürtlere yönelik yayın yapacak” dediler. Biz 3,5 bin satabilen dergileri zaten dağıtmıyoruz dediler.

Ben biz 50 bin çıkaracağız değince en yetkili olanı güldü. “50 bini bazı gazeteler satamıyor” dedi.

Bu sizin sorununuz değil dedim. 3 ay para vermiyoruz dediler. Sorun değil dedim. Biz dağıtmayız dediler. Tamam dedim ve çıktım.

Dergi bürosuna geldiğimde arkadaşlara aramızda geçen konuşmaları anlattım. Cemal ne yapacağız diye yakınmaya başladı. Ben merak etme hallederim dedim. İkinci gün sabah saat 9:00’da tekrar gittim. Bu kez 20 dakika sonra aynı odaya buyur ettiler ve biz dağıtmayız dediklerini söylediklerini tekrarladılar. Bu kez ben konuşmak istiyorum dedim. Polisin size bunu söylettiğini biliyorum. Eğer bizim dergiyi dağıtmasınız hiç bir gazeteyi Doğu ve Güney doğuda dağıtamazsınız deyip çıktım. Ben dergiye gelene kadar tam 4 kez aramışlardı beni. Sonuçta 50 bin dergiyi dağıttılar ve dergi 16 günde bittiğini bize bildirdiler. Toplatma kararı çıkmasına rağmen bitmişti.

Yalçın Küçük günlerden bir gün çıkıp geldi. Dergi bürosunu görünce PKK’ye bu yakışıyor diye ortalığı birbirine kattı.

Oysa bizde çalışan tüm elemanlar derginin kimin olduğunu bilmiyordu. Zar zor sakinleştirdim. Ve lakin ilk tanışmamız böyle başladı.

Bazı Aydınlarımızın ortaya attığı saçma sapan tezleri herkes tartışıyor ama bu Yalçın Küçük’ün yalnızca zekâsından ya da bilgisinden kaynaklanmıyor, bu sadece onun bizimle kanka olmasından ve onun bizi teste tabi tutmasından kaynaklanıyor.

Bunu Samimiyetle bir düşünün gerçekten.

Kürt siyasetinde çok şey gördük de, bizi bu kadar cahil gören ve koynumuza giren birine ilk kez rastlıyoruz.

Aydınlarımız bazı konuları bilmiyor ve bilme gayreti de göstermiyor.

Ben, kendi tarihini bu kadar bilmeyen ve bildiğini sanan bu denli çok kendisinin şu anda bile siyasi gidişatın dışında kalan ve bir şekilde bu gidişatın içinde olduğunu iddia eden bu kadar yazar ve çizere bugüne dek tarihin bile rastlamamış olabileceğini düşünüyorum.

Bazılarımız siyaseti ve bazı gerçekleri lümpenleştiriyor ve yazdıklarımızı hiçbir somut temele dayandırmadan ve bildikleri bazı şeyleri de bilgisizliklerine veya kendilerinin ak sütten çıkmış ak kaşık palavraları yumağının arkasına saklıyoruz.

Kürt siyasetinde uzaklaşmış ama bütün yapılmış ve yapılan kötülükleri Öcalan ve PKK yöneticilerine yıkarak bak ben ne kadar temizim düzeyine getirilmek isteniliyor.

Sanki böyle yapılınca Kürt siyasal tarihi düzetiliyormuş gibi.

Bu gidiş nereye Payidar bilinmiyor.

Ciddi sorunları olan bir Kürt siyaseti var.

Hem PKK’den hemde PKK’den ayrılmış dürüst insanlardan tarihimiz hakkında doğru olanları aktarmaları PKK’den de ciddi çözümler ve öneriler bekleme hakkına sahibiz.

Düzeyi düşürmek sorunlarımızı çözmüyor.

PKK’de Kimse fikrini söylüyor diye hain saflarını kalabalıklaştırmamalı aksine kendisi bunu istemeli.

Aksi taktirde ben ak kaşığım diyenler uydurdukça uyduracak, gerçekten bize ait olan tarihi alt üst edecekler.

İşte bu nedenle Küçük’ün TV’ye çıkıp masayı yumruklamasına hem şaşırmışlardı hem de dehşete kapılmışlardı. Oysa Küçük ilk gün durduğu yerde hiç kıpırdamadan duruvermiş. Biz değişmiştikse haberimiz olmamıştı.

Yumurtaya can veren Allah bile dünyayı dönderirken kendi ekseninde bizim haberimiz olmuyor değil mi?

Ama dünya dönüyor.

Yazının İkinci bölümde başımıza açtığım belaları anlatmaya devam edeceğim.

Makalenin 2. Bölümünü okumak için tıklayın Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.

9973 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:20:41:24

Yazarın Önceki Yazıları

İyimser olunacak hiçbir şey kalmamış … Darbe gecesi pazarlığı... Şırnak’da bu fotoğraf karelerini çizenler… Sözün bittiği yerde miyiz? Büyük Amaçlar Uğruna Ölmek… Musul Operasyonu ve PKK Paşam: Kış tatbikatını Kandil'de yapalım HDP'li vekillerin renk kodları Devletin PKK ile Rafineri Pazarlığı II. Cezayir anlaşması ve Ergenekon'un dönüşü Ankara Kuzey Suriye söylemine hazırlanıyor Uluslararası Koalisyonda PKK’de var CHP ve Babayiğitlik… Bir Kulüp ve Bir Halk Nasıl Diktatör Olunur? Savaşlarda Önce Gerçekler Öldürülüyor Oslo'dan Paris'e - II - (Son terörist kim?) Oslo'dan Paris'e - 1 Kim bu Reza ‘BEY’ Sevgili Yaşar Abi Göçmenler Kürt illerine yerleştirilecek İşte TAK Gerçeği! Vietnam’da Savaşmayı Reddettiler… Amed Spor, FC Barcelona ve Bilbao ‘Vur Kurtul, Sür Kurtul’ uygarlığı… Kalemin Vicdanı, Kürdün ateşinde… Çöktürme Planı Gazetecilik… Gerçekten haberiniz varmı? Düşmanını hem ağlatan, hemde göbek attıran Komutan: Delil Doğan Uğurlar Olsun Yüreklerin Elçi'si Yürekler param parça… ‘Terbiye’ ederek masaya oturtmak Silvan da bizim Guernica’mız Kaçıncı dünya savaşındayız… Nerede Hata Yapılıyor-2 PKK değişmek ve yeni kararlar almak zorundadır Savaş akıllarını, onlar kendilerini vuruyor… Bark (Yüklenmek) Suriye’de Türkiye masa dışı kaldı Dersim'de ne oldu? Beren Saat’in suçu ne…? Kefenli liderin kefenli askeri olmak Yalan ve Savaş Kırılan Umutlar ve Yıkılan Hayaller Örgütü zor günler bekliyor Ateşkesler bitti: FARC’tan Farkımız olmalı... Ve MIT TIR’ları duble yollara çıktı…. IŞİD Kobane’ye nerden sokuldu….. Biz aydınlar ve Barış MIT TIR’larının hikayesi HDP’ye Bombalı saldırılar….. Katırları da vurdular Türk Liderleri neden Cahil oluyorlar... Bizde de Reha Muhtarlar olmalı mı? Dörtyüz dediysek dörtyüz …… Kendi yalanına inanmak Asker için çözüm süreci bitmiştir… Hükümet HDP’ye büyük bir tuzak kurma hazırlığında Bu Newroz Yalçın Akdoğan Mesaj verecek Barışı ip üzerinde cambazlık sanıyorlar... Fidan neden U dönüşü yaptı? Nutuk Provası Öcalan’ın Mektupları… Mihail Timofeyeviç 'Yoldaş'ın Yarım Kalmış Sevdası Aydınlık Yol ve PKK Meğer Ne Belalar Sarmışım Başımıza - II Hoca'nın Elleri de Elma Toplamıyor… Kobanê Hainlik Mucizeler hep devam ediyor..... Savaş iyidir, hem itibarımızı arttırır hem de tanıtımımızı yaptırır
x