Tabiatla Ä°liÅŸkisini Kesmek

Bu kez ben memleketim Gewer ve oradaki akrabalarım ve hemşerilerimin tabiatla bağının koparılışından endişeliyim ve elimden geleni yapmağa çalışıyorum.

Prof. Dr. Osman YaÅŸar

14.03.2016, Pts | 18:56

Tabiatla Ä°liÅŸkisini Kesmek
Makaleyi PaylaÅŸ

Bu söz ne anlama geliyor, tahmin edebiliyorsunuz. İşin ilginç tarafı üniversite yıllarımda yüzüme söylenen bir mesajdı. Hatta memleketteki akrabalarıma benim için iletilecek kadar ciddi söylenmişti. Bu kez ben memleketim Gewer ve oradaki akrabalarım ve hemşerilerimin tabiatla bağının koparılışından endişeliyim ve elimden geleni yapmağa çalışıyorum. Düşünüyorum acaba problemi başka şekilde birlikte çözemezmiydik. Kıssadan hisse olabilir diye eskiden yaşanmış bir tabiat-insan ilişkisini anlatayım.

Şimdi ben üniversiteye girdim terör (öğrenci olayları) başladı, ben bitirdim terör bitti. Duyan da zannedecek ki bu işin sorumlusu bendim ama değil, bir gerçek varsa o da ne kadar şansız olduğumdu çünkü adam gibi üniversite okuyamadım 1975-1980 arası. Neyse, ilk yılımda İngilizce hazırlık okuduğum için okul kolaydı ve büyük şehre gelmenin bütün çekiciliği ve cazibesi vardı. Profesyonel futbol oynamak için etrafımdan özenlendiriliyordum ama oynadığım tek paslı kontrolsüz futbola (Barcelona stili) Ortadoğu ve de Türkiye’deki ligler hazır değildi. Şehir ortamının yanısıra 20 kişilik sınıfımda da yakın arkadaşlıklar kurdum ve sınıfımın üçte biri doğudan gelen hemşerilerimdi. Sınıfın en iyisi idim akademik olarak. Arada bir risk alarak koridorda Kürtçe türkü ve şarkı bile söylediğim oldu çünkü milliyetçi bir koalisyon hükümeti vardı ve arada ülkücüler polisle birlikte okulu basıyorlardı.

İkinci yılın ilk sömestrisinde Gençlerbirliği ve Petrol ofisinde denemelere başladım ama derslerimin hepsinden ikmale kaldım. Hayatı boyunca sınıf birincisi olmuş biri için garip bir durum ve üstüne üstlük sakatlık geçirince futbol sektörünün acımasızlığını ve altyapı eksikliğini görünce aklımı başıma alıp eğitimime geri döndüm. Hazırlık sınıfından tanıştığım hemşerilerimin çoğu ile görüşmeğe devam ediyordum ama bir kısmı başka bölümlerde olduğu için arada bir yemekhanede görüşüyorduk. Hacettepe genelde solcu geçinen bir okul idi ve fizik bölümünde sadece 6-7 ülkücü asker korumasında derse gelip gidiyorlardı. Bir tanesini bizim hazırlık sınıfından tanıyordum.

Ben kendimi öğrenimime verdim ve artık İngilizce kitaplardan çalışıyordum. Arada bir boykot yapıyorlardı bizim fizik bölümündekiler ve üst sınıftaki 3-5 kişi bütün bölümün öğrenci dinamiğini sanki tek başına düzenliyor gibiydi. Boykot oldu mu solcular ve tarafsızlar derse girmiyordu, sağcılar da giremiyordu. Yani hiç kimse derse giremezdi. Benim kişiliğime uymayan bir durumdu velhasıl. Katı hal fiziğine kaydolmuşum ve ilk derse gireceğim ama boykot var dediler. Canıma tak dedi ve derse girdim. Ben ve profesör tek başımıza, kimseler yok. Adam beni ilk defa görüyor ve onurumu kırmadan bana hatırlattı boykot olduğunu ve istersen sen de çık başın belaya girmesin dedi. Biliyordum, bunların amacı dersten kaçmaktı ve her zorlandıklarında baştaki bir abileri dersine çalışmadığı için bütün bölümü boykota götürüyordu genelde. Tabi bunu söylemedim hocaya, sadece okumak istediğimi ve girmeyenlerin kararına saygı duymama rağmen ben de kendi hakkımı kullanmak istiyorum dedim herhalde. Bana göre, topluma faydalı olmak için önce bir güç sahibi olmak lazımdı. Yani ben toplumsal problemlere ilgisiz değildim, sadece onunla mücadele yöntemim farklıydı.

Hocanın başlarda benim için olan kaygısı daha sonra samimi, bilimsel ve kişisel bir derse dönüştü, ikimiz de zevk aldık. Yalnız ders bittikten sonra benim için olan kaygıları tekrar yüzüne yansıdı. Bu hocamız Uğur Mumcu\'nun çocukluk arkadaşı ve fikirdaşı idi ama başkalarının haklarına özen ve saygı gösteren muhteşem bir adamdı. Neyse, ben de sonra başıma geleceğinin farkındalığı ile ayrıldım sınıftan ve binadan çıkar çıkmaz aniden 15-20 kişi tarafından sarıldım. Bir kaçı hazırlıktan tanıdığım Kürt hemşerilerimdi. Hepsinin başını çeken Erdal \'sen nasıl bizim boykotu kırarsın, sağcılar bile kıramıyor korkudan, sen kimsin ki kırarsın? senin tabiatla ilişikini keseceğim..\' diye gürlerdi. Ben de \'boykotun bir hak olduğunu ve zaman zaman benim de katıldığımı ama bunun anlamsız göründüğünü ve sadece tembellikten kaynaklandığını ve dersten kaçmak için yapıldığına inandığımı söyledim\' ve ekledim \'bana bunu yapacağınızı biliyordum ve sizden korkmuyorum. Ben de sizler gibi toplumsal problemlerin çözümünden yanayım ama sizin metodunuz bana ters geliyor çünkü üretim ve çalışmayı durdurmağı ve yerinde saymayı seçmişsiniz. Binadan çıkarken de babama telefon ettim, yarın 10 tane silahlı adam yolluyor. Hadi ne yaparsanız yapın bana. Beni tanıyanlar anlar sizler kadar ciddiyim sözlerimde. Eğer haklı bir sebepten bir eylem yaparsanız ona destek verebilirim ama bundan sonra benim eğitim hakkıma zerre kadar gasp edemezsiniz.\' En söz sözlerim bir blöf idi ama söyler söylemez Kürt olmayan bütün solcular anında çil yavrusu gibi dağıldı ve ortada bir iki tane Kürt hemşerim kaldı ve onlar da bendeki kararlılığı görünce homurdanarak uzaklaştı. Ondan sonra kimsenin alanıma girmesine izin vermedim ve gayeleri okumak olanlar da etrafıma toplandı.

Sonra malumunuz askeri darbe oldu. O gün asistanlık sınavına girecektim. Neyse, bir hafta sonra sınava girdim ve asistan oldum. Yazımın asıl temasına geliyoruz. Ben artık derslere hoca olarak gitmeye başladım ve bir gün baktım ki öğrencilerimin arasında zamanında benimle ayrışan ve boykot kırdığım için tehdit eden Kürt hemşerilerim var. Onlara çok yardımcı oldum ve aramızdaki eski tartışmayı hiç söz konusu bile yapmadım. Bir gün ders arası bana gelip özeleştiri yaptılar ve dediler ki \'Senin metodun en az bizimki kadar etkili ve hatta bizimkine nazaran daha etkili. Şimdi sen bir yere geldin ve bize yardım ediyorsun. Bu da senin aslında toplumsal sorumluluğunun farkında olduğunu ama sadece yöntem olarak bizden farklı bir yol seçtiğini gösteriyor. Özür dileriz.\'

Birlikten güç doğar, bundan şüphe yok ama sayısal gücün yanında farklılıklardan da büyük güç doğar. Herkes en iyi bildiği konuda katkıda bulunursa toplumun dertleri daha sağlam bir şekilde halledilebilir. Bazen bana sorarlar neden halkınla bu kadar alakalısın, senin konumundakiler kendine bir düzen kurmuş ve uzaklaşmış. Cevabı şu: ben her zaman toplumsal sorumluluğumun farkındaydım, sadece onunla mücadele etmeği zamana yaydım ki güçlenip bir şey yapacak duruma geleyim. İçinde samimi bir toplum sevgisi ve sorumluluğu olan zaten bugün ses çıkaramazsa bile birgün ona gereken ilgiyi ve sesi verecektir çünkü toplumunun yücelmesi aslında onu da yüceltecektir sonunda.

Sözün kısası, bırakalım herkes seçtiği yolda güçlensin ki bir araya geldiğimizde gücümüz daha etkili olsun. Yaş bir ağaca taşıyamayacağı yük yüklenmesi doğru değil. Bu kadar az cümle ile meramımı tam anlatamamış olabilirim. Hatta benim yöntemimin de hatalı olduğunu söyleyen çıkabilir ama sizi temin ederim ki bu yöntem vicdanımı rahatlatacak kadar sorumluluklarımı yerine getirmeme imkan verdi. Herkese selam ve sevgiler.

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.
7805 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:11:36:10
x