Suriye Satrancında İsrail ve Kürtler

Gelecekte Suriye’nin alacağı şekil bu iki gücün yani İsrail ve İran’ın gelecekteki savaşlarının seyrini belirlemede önemli bir parametre olacaktır.

Şahidin Şimşek

26.03.2016, Cts | 22:25

Suriye Satrancında İsrail ve Kürtler
Makaleyi Paylaş

14 Mayıs 1948 yılında David Ben-Gurion İsrail devletini ilan ederken ve aynı gün Harry Truman ABD adına bu devleti tanırken Ortadoğu Müslüman mahallesinde ve özellikle Arap sokağındaki siyasette ağabey ve kahraman olma kriterlerini de büyük oranda değiştirdiklerinin farkında mıydılar bilmiyorum fakat İsrail devletinin ilanıyla Ortadoğu Müslüman mahallesinde artık ağabey ve kahraman olmanın en kestirme yolu, duyulduğunda sokakları nefret sloganlarıyla inleten anti İsrailcilikten diğer bir ismi ile anti siyonistlikten geçiyordu.

Artık anti siyonizm Müslüman mahallesindeki kahramanlık siyasetinin en geçer akçesiydi her ne kadar kapalı kapılar arkasında da İsrail ile aynı kahramanlar tarafından utangaç ve ortaya çıktığında da skandallara neden olan büyük işler çevrilse de.

Cemal Abdülnasır Batı’nın Asvan Barajı’nın finansörlüğünden çekilmesiyle Fransız ve İngilizleri Mısır’dan kovarak ve Süveyş Kanalı’nı millileştirerek bu ekonomik sorunu çözmeye çalıştı. Bu hareketinden sonra Arap sokaklarının kahramanı haline gelen Cemal Abdülnasır İsrail’i de ortadan kaldırarak Arap sokaklarının ölümsüz kahramanı haline gelmek istiyordu fakat İsrail inisiyatifi ele alarak 6 Gün Savaşları’nda daha sonra Cemal Abdülnasır’ın kalp krizine neden olacak büyük bir zafer kazandı ve böylece Ortadoğu Müslüman Mahallesi ve Arap sokaklarının ilk kahramanından kurtulmuş oldu. Bu kahramanın varisi Enver Sedat akıllanmış olarak İsrail ile 1978’de meşhur Camp David Sözleşmesi’ni imzalamış ve o da bu anlaşmanın kurbanı olmuştu.

Ortadoğu Müslüman mahallesinin ikinci kahramanı feci sonuyla Saddam olmak istedi. Bir taraftan İran devrimiyle savaşa giren Saddam diğer taraftan Arafat’a kol kanat gererek ve İsrail’i yok etmek için nükleer silah üretme projelerini geliştirdi. Fakat bu kahramanlık faaliyetlerinin ekonomik maliyetleriyle başı derde girince Kuveyt’i işgal etti ve malum sonunu hazırladı.

İsrail’e karşı kahramanlık projesinde hiç şüphesiz Ortadoğu Müslüman mahallesinin en başarılı girişimi İran devrim lideri Humeyni’ye aittir ve proje hala başarıyla sürüyor. İsrail hala gece gündüz tüm imkanlarını bu projenin başarısızlığına harcıyor fakat henüz elde ettiği bir şey yok.

Gelelim en son ve en kısa kahramanlık hikayesine. Türkiye’nin eski başbakanı ve şimdiki cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İsrail’e one minute çekerek kazandığı kahramanlık en kısa ömürlüsü oldu. Erdoğan’ın hem İran’a karşı hem de İsrail’e karşı sözlü mücadele vererek bu mahallenin ağabeyi olma arzusu, Rusya ile yaşadığı gerilim ile son buldu. Ve şimdi tarihin garip bir cilvesi olarak Rusya baskısını hafifletmek adına İran ve İsrail’in kapısını çalıyor.

Yukarıda da zikredildiği gibi İran’ın kahramanlık ve İsrail’in ise bu kahramanlığı başarısızlığa uğratma savaşı sürüyor. Sünni Müslüman liderlerin trajik kahramanlık hikayelerinin aksine İran bu konuda destansı ve sistematize edilmiş mücadelesini ara vermeden sürdürüyor. Bu genel savaşın şu andaki muharebe alanı Suriye satrancıdır.

Aslında Suriye iç savaşını ne İran ne de İsrail çıkardı fakat bölgenin hassas dengeleri ve bu iki gücün bölgesel denklemdeki kritik konumları onları bir şekilde gayri resmi de olsa bu savaşa müdahil etti. İran’ın gözle görülen sahadaki müdahalesine karşın İsrail’in müdahalesi hassas dengelerden dolayı perde arkasında yürüyor.

İsrail’in ABD ve Suudi üzerinden yürüttüğü mücadelesi, Obama’nın Genel anlamda Ortadoğu’ya ama özelde Suriye’ye ilgisizliği ve İran ile nükleer anlaşmadan dolayı sorun yaşamak istemeyişi Suriye satrancında İran lehine büyük bir boşluk yarattı ve İran’da Rusya ile birlikte bu boşluğu gayet başarılı bir şekilde doldurdu. Fakat henüz savaşın seyrini belirleyen parametreler kesinlik kazanmış değil.

Gelecekte Suriye’nin alacağı şekil bu iki gücün yani İsrail ve İran’ın gelecekteki savaşlarının seyrini belirlemede önemli bir parametre olacaktır. İran’ın Suriye’de mutlak bir Sünni iktidara izin vermeyeceği gibi İsrail de eskiden olduğu gibi Hizbullah’ı 7/24 koruyup kollayacağı bir İran iktidar şubesine izin vermek istemesi tabii ki eşyanın tabiatına aykırıdır.

Türkiye’nin İsrail ile yaşadığı sorundan dolayı doğan bölgesel müttefiklik boşluğunu Kıbrıs ve Yunanistan ile ikame eden İsrail Suriye iç dengelerinde de bir müttefik bulması lazım. İsrail’in iki seçeneği var: Sünniler ve Kürtler. İsrail Suriye iç savaşı başladığından beri askeri hastanelerinde binlerce yaralı Özgür Suriye Ordusu mensubuna en kaliteli sağlık hizmeti vermiş ve hala veriyor. Milyonlarca dolar ortopedi malzeme kullanmış sakatlamış savaşçılar için. Tabii bunu insani nedenlerle yaptığını söylüyorlar İsrail’li yetkililer fakat birçok gözlemci bunun insani yardımın ötesinde bir şey olduğunu ifade ediyor. İsrail bu insani yardımlarıyla aslında Suriye’nin geleceğinde bir şeylerin temelini attığını söyleyebiliriz fakat bu maya ne kadar tutar bilinmez.

İsrail’in gelecekte, Suriye’nin iç dengelerinde hiç şüphesiz en doğal ve en güvenilir olası müttefiği Kürtlerdir fakat burada da henüz İsrail’in elle tutulur bir politikası yok gibi en azından göründüğü kadarıyla. Evet, Suriye’nin federal bir yapı haline gelmesini açıkça dile getiriyor ve bununla Kürtlere olan desteğini açıkladığını da varsayabiliriz fakat İsrail’in bu konuda daha çok şey yapması gerekecektir.

Bu konuda da bir şeyler söylemek gerekir diye düşünüyorum. Her şeyden önce Kürt-İsrail ilişkisinde bir ilkin yaşanması gerekir. O da Arap, Fars ve Türklerin İsrail ile miting meydanlarında kavgalı ama kapalı kapılar arkasında her türlü ilişkinin döndüğü, ikiyüzlü siyasi bir ilişki geliştirme tarzı değil belki de İsrail ile Müslüman bir halk olarak siyasi normalleşmenin ilk örneği oluşturacak açık ve şeffaf bir ilişki kurmak gerekir.

Yahudiler Ortadoğu coğrafyasının en kadim topluluğudur. Onların da Ortadoğu’da diğer Ortadoğu milletleriyle barış içinde yaşama hakları var. Onlarla ilk barış antlaşmasını Hz Muhammed’in kendisi yapmıştır ve bunu gizli saklı da yapmamıştır. Yahudi toplumuyla karşılıklı menfaatlere ve barış içinde yaşamaya dayalı geliştirilecek bir ilişki ne ayıptır ne günahtır. Dolayısıyla Kürtler Türk, Fars ve Araplar gibi ikiyüzlü bir şekilde bir ilişki geliştireceklerine iki milletin de ilişki geliştirirken onurlu bir şekilde açık ve şeffaf geliştirmesi dinen de, ahlaken de ve vicdanen de daha uygundur.

Özetlersek eğer Suriye satrancında İran ve İsrail’in berabere kalma olasılığı daha yüksektir. Bu beraberlik Suriye’nin demokratik federal bir yapıya kavuşması demektir. Merkezinde her kesimin temsil edildiği ama aynı zamanda Sünnilerin, Nusayrilerin ve Kürtlerin kendilerini kendi bölgelerinde özgürce yönetebilecekleri bir federal Suriye aslında hem İran’ın hem İsrail’in hatta Suudi Arabistan’ın da endişelerini büyük oranda giderir. Geriye kalıyor Türkiye. Türkiye de izlediği anti Kürt siyasetiyle zaten bölgede artık bir patolojik vakadır ve bu da başka bir yazının konusudur.

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.
17022 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:03:14:47
x