Rojhilat Kürdistan'ın Vicdanıdır

Kürdistan parçalanmış bir ülke olarak yüzyıllardır, bir araya gelerek tek vücut olma savaşı vermektedir. Kürdistan devletleşememiş bir coğrafyanın adıdır. Kürdistan, Ortadoğu\'da dördüncü en büyük etnisitenin vatan dediği toprak parçasıdır.

Şoreş Serbest

27.06.2016, Pts | 22:29

Rojhilat Kürdistan'ın Vicdanıdır
Makaleyi Paylaş

Osmanlı ile Safevi devleti arasında ki çaldıran savaşı ile başlayan, Kürtlerin birbirlerinden koparılması süreci, daha sonra Kasrı Şirin anlaşması ile bugün İran’ın kontrolünde olan Doğu Kürdistan(Rojhilatî Kurdistan) parçası kesin olarak Kürdistan’ın diğer bölümünden kopartılmış ve Kürdistan ikiye bölünmüştü. Osmanlının yıkılması sonrası Kürdistan Irak, Suriye ve Türkiye arasında bölüştürülerek; 2 parça olan Kürdistan tam 4 parçaya bölünmüştür.

İşte tamda burada Kürtlerin birleşme ve devletleşme mücadelesi artık dört devlete karşı başladı ve hala devam etmektedir.

Bu yüzyıllara yayılan bölünmüşlük, beraberinde toplumsal kopuş ve yabancılaşmayı getiriyor ve her parçanın kendine özgü bir toplumsal yapıya bürünerek farklılaşmasına ve kendi özgün özgürlük hereklerini ortaya çıkmalarına yol açmaktadır.

Şüphesiz ki 1800\'lü yıllardan sonra Kürdistanı etkisi altına almaya başlayan milliyetçilik rüzgârı Kürtlerin yeniden güçlü bağlar kurmasının zeminini oluşturmuştur.

Rojhilat Kürdistanı ilk kopan parçaydı ve Şii İran devleti sadece onların topraklarını ellerinden almıyor aynı zamanda Sünni olmalarında kaynaklı, bir mezhep dayatmasında da bulunuyor. Sırf ulusal değil aynı zamanda dini bağlamda da bir direniş içine girmişlerdir.

Belki de tarihsel kopuş ve çifte mücadelenin etkisi ile Rojhilat parçası farklı bir siyasi karaktere bürünerek daha ulusal bir çizgi yakalamayı başarmıştır.

Rojhilat’ta özgürlük mücadelesi veren Kürt parti ve örgütleri iş ulusal dava olduğunda bir birbirinin arkasında durmayı bilmişlerdir. Ve hiçbir zaman ideolojik ayrılıklarının ulusal taleplerin ve ulusal mücadelenin önüne geçmesine izin vermemişlerdir.

Şunu açıkça söyleye biliriz ki Rojhilat örgütleri ideolojilerin esiri olmamış ve güç zehirlenmesi yaşamamışlardır.

Halka ve ulusal davaya bağlılık her zaman birincil ve vazgeçilmez hedef olmuştur. Belki de bu Qazi Muhammed’in Rojhilat’ta bıraktığı bir mirastır. Halkı zülüm görmesin diye; “Düşman gelip beni bulmazsa hırsını halka zulüm ederek çıkaracaktır” diyerek idam edileceğini bile düşmana teslim olmuş ve halkını zulümden korumuştur.

Halkı koruma ruhu, aynı şekilde Dr. Qasimlo’da da karşımıza çıkmaktadır. İram İslam Devrimi sonrası sonra birçok alanda örgütlenen ve kontrolü sağlayan KDPİ, şehirlerden dağlara çekilerek silahlı mücadele vermesi konusunda Dr. Qasimlo Fransız gazeteciye, askeri ve iktisadı olarak kürt şehirlerini koruyacak güçlerinin olmadığını ve bu nedenle yıkıma neden olmamak için tekrar yeraltına çekilerek dağlarda silahlı mücadele verdiklerini anlatır.

İşte bu halka sahip çıkma anlayışı, sadece halka karşı değil, aynı zaman da Rojhilat örgütleri arasında da ortaya çıkmaktadır.

Söz konusu Kürtlerin ulusal kazanımları olunca Rojhilat partileri bu kazanımları korumak için kendilerini feda etmeye hazır olduklarını, 1993 yılında yeni doğmuş olan Güney Kürdistan Federal Bölgesini İran baskı ve saldırılarından korumak için yürüttükleri silahlı mücadeleyi durdurdular. Hatta Onunla da yetinmeyip, Doğu Kürdistan sınırlarına kurulu olan tüm kampları boşaltarak Peşmergelerini Güney Kürdistan içlerine çekerek gösterdiler.

Aslında bu 23 yıllık süreç aynı zamanda KDPİ’nin gücünü de göstermektedir. Dilek olay tam 23 yıl askeri bir gücü atıl durumda tutuldu ve şahit olduğumuz üzere Peşmerge’yi yeniden aktif ederek, gücünü gösterdi. Peşmerge ülkeye ulaşır ulaşmaz kanlı İran rejimine vurduğu darbelerle Tahranı sarsmaya başladı. Tahran daha fazla Peşmerge’nin Rojhilata geçişini engellemek için bir yandan sınıra binlerce ağır silahlı gücünü, takını ve topunu yığarken bir yanda da Kürdistan Hükümetini tehdit ederek Peşmerge’yi durdurmaya çalışıyor.

KDPİ’nin İran rejim güçlerine karşı, 23 yıl aradan sonra tekrar aktif savunma pozisyonuna geçmesi ve vuku bulan çatışmalar sonrası, Rojhilat’ın diğer silahlı örgütlerinin yek bir ağızdan KDPİ’ye destek açıklamaları işte tamda, içinden geçtiğimiz bu günlerde Rojhilat’ın ulusal ruhu yeniden Rojhilat’ta siyasi atmosferi kaplayarak kendini göstermiştir.

Kürdistan’ın diğer parçalarında bu ruhu bulmazsınız. Diğer parçalarda megaloman, güç delisi, benmerkezci bir örgütçülük hâkimdir. Özellikle Kuzey Kürdistan da durum daha da vahimdir. Çünkü Kuzey’de güç zehirlenmesinin yanında ciddi ideolojik saplantılı bir anlayış hâkimdir. Ve bu anlayış ideolojik saplantıları için Kürtleri her türlü savaşa sürüklüyor.

Rojhilat partilerinin çok önemli ve onları diğer parçalardan ayıran özelliği de partilerin ulusal temsil tanımıdır ki bu tanım Güney Kürdistan’da da hayat buluyor. Kuzey ve Batı ’da ki örgütler kendilerini Kürt ulusunun tek temsilcisi ve koruyucu olarak tanımlarlar ve diğer partileri yok sayarlar. En basiti PKK kendi Kürt Hareketi olarak tanımlayarak aslında başta Kuzey ve Batı olmak üzere diğer parçalarda ki tüm silahlı silahsız Kürt örgütlerini yok sayıyor. İşte tamda bu anlayış ulusal birliğin önünde ki en büyük engeldir.

Rojhilat partileri ulusal temsiliyeti “ tüm partiler ve toplumun tüm katmanlarının öncüleri” şeklinde tanımlarlar. İşte tamda sahip çıkmamız gereken anlayış budur. Hepimizin el ele vererek Rojhilat’ta hâkim olan bu anlayışa ve onların bu temelde verdikleri ulusal mücadele anlayışına sahip çıkarak büyük Kürdistan’ın hâkim anlayışı olmasını sağlamalıyız.

Ulusal çıkarları için bir araya gelen bir birini destekleyen, ortak cephe kurup düşmana karşı savaşmayı tartışan, yeri geldiğinde başka bir parça için kendi örgütünü feda eden, halk için ölüme yürüyen Rojhilat Kürdistan’ın vicdanıdır. Ve biz bu vicdana sahip çıkmazsak inanın ulus olarak büyük bir değer kaybedeceğiz. Çünkü vicdanı olamayan bir Kürdistan hiçbir birimizin hayal ettiği o özgürlük ve refahı getirmez.

VİCDANINIZI YALNIZ BIRAKMAYIN, VİCDANINIZA SAHİP ÇIKIN

Şoreş Serbest

Erbil

28.06.2016

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.
10475 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:19:18:07
x