Cemil Bayık: Silahlı güçlerin çekilmesine Öcalan ya da HDP değil, PKK karar verir

Kandil\'de BBC Türkçe\'nin sorularını yanıtlayan KCK Eş Başkanı Cemil Bayık, gündeme damga vuracak çarpıcı açıklamalar yaptı.

30.11.2015, Pts - 07:31

Cemil Bayık: Silahlı güçlerin çekilmesine Öcalan ya da HDP değil, PKK karar verir
Haberi Paylaş

BBC\'den Mahmut Hamsici Kandil’de KCK Eşbaşkanı Cemil Bayık’La, Türkiye ile Rusya arasındaki uçak krizi ve Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi\'nin öldürülmesi olaylarının öncesinde bir röportaj gerçekleştirdi.

Bugün ilk bölümü yayınlanan röportajda, artık kendilerinden tek taraflı bir ateşkesin beklenmemesi gerektiğini belirten Cemil Bayık, hükümetin operasyonlarını sürdürmesi durumunda da \"bu kışın çok şiddetli\" geçeceği uyarısında bulundu.

Türkiye\'de hükümetin çözüm sürecinin canlandırılması için koşul olarak öne sürdüğü silahların bırakılması ve PKK\'nın silahlı güçlerinin yurt dışına çekilmesi talepleri konusundaki kararın \'\'Abdullah Öcalan ya da HDP\'ye değil, örgütün kendisine ait olduğunu” söyleyen Bayık, Urfa\'nın Ceylanpınar ilçesinde iki polisin ölümüyle ilgili sorulara cevaben bu olayın araştırılması gerektiğini belirtti.

Devlete direnmeseydik HDP Meclise giremeyecekti diyen Bayık, HDP\'nin oylarının AKP\'ye kaydığı şeklindeki düşünceye katılmadığını, devletin yönelimi nedeniyle insanların korktuğu için oy vermediklerini ileri sürdü.

HDP ile PKK\'nin birbirinden bağımsız ve ayrı güçler olduğunu vurgulayan Bayık, demokrasi gücü olduğu için Türkiye politik arenasında HDP\'yi desteklemeyi tercih ettiklerini belirtti.

Bugüne kadar dokuz kez tek taraflı ateşkes ilan ettiklerine dikkati çeken Bayık, bir daha tek taraflı bir ateşkes imzalamayacaklarını, kimsenin bunu kendilerinden isteyemeyeceğini dile getirdi.

Bayık ile yapılan röportajdan öne çıkan başlıklar:

Pratikten Abdullah Öcalan değil, biz sorumluyuz

Pratiği biz yürütüyoruz. Önder Apo orada çarmıkta gerilmiş durumdadır. Sürekli kameralarla izleniyor, sürekli baskı altındadır. Ellerinde rehinedir. Güya önder Apo\'yla hareketi vurmaya çalışıyorlar. Bunu hiçbir zaman başaramayacaklar. Önder Apo baş müzakerecidir. Müzakereyi kabul ederlerse eşit ve özgür şartlarda bu müzakereyi yürütür. Pratiği yürüten biziz. Pratikten biz sorumluyuz, önder Apo sorumlu değil. Önder Apo\'nun İmralı\'da yapacağı bir şey yoktur o anlamda. Önder Apo, oradan ne hareketi yürütebilir ne pratiği yürütebilir, ne de bu konularda herhangi bir karar verebilir. Öyle bir şansı, öyle bir imkanı yoktur. Önder Apo\'ya o imkanı tanımamışlardır. Önder Apo\'yla hareketimizin herhangi bir ilişkisi yoktur.

Biz Önder Apo\'yla görüşmeden hiçbir adım atmayız. Hiç kimse de önder Apo\'yla PKK\'yi birbirinden koparamaz.

Onun dışında hangi güç mücadele yürüttü, bedeller ödedi ki, sorunu onlarla çözecekler?

Sürecin asıl muhatabı Abdullah Öcalan ve PKK’dir

Bir tarafı hükümettir, devlettir, bir tarafı Apo\'dur, PKK\'dir ve Türkiye\'de demokrasi güçleridir, HDP\'dir. Bunun dışında herhangi bir muhatap olamaz. Kendi Kürtlerini yaratmaya çalışıyorlar, onlardan muhatap yaratacaklar, boş bir çabadır.

Silahlı güçlerin çekilmesine biz karar veririz, Apo ya da HDP değil!

Silahlı güçlerin çekilmesi kararını ancak biz veririz, başkası veremez. Ne HDP verebilir ne de önder Apo verebilir. Önder Apo rehinedir ellerinde. Önder Apo bu koşullarda hangi kararı verebilir?

Apo’nun böyle bir çağrısı olamaz. Olsa da biz karar veririz. O bizi ilgilendiriyor çünkü pratiği biz yürütüyoruz. Silahlı güçlerin çekilip çekilmeyeceğine biz karar veririz, başkası karar veremez. Bunu söylediğimiz için diyorlar ki, \"Kandil\'le Apo arasında çelişki var, Kandil artık Apo\'yu tanımıyor\". Bu onların hangi amaçlar peşinde koştuğunu gösteriyor.

Artık tek taraflı ateşkes olmayacak

Çift taraflı ateşkes olması gerekiyor. Artık tek taraflı ateşkes olamaz. Ve ateşkesi tarafsız bir izleme komitesinin de izlemesi gerekiyor. Önder Apo\'yla müzakerelerin eşit ve özgür şartlarda başlatılması gerekiyor. Müzakerelerde de Dolmabahçe\'de mutabakata varılan 10 maddenin temel alınması gerekiyor. Müzakere sürecinde de üçüncü bir tarafın müzakereleri izlemesi gerekiyor. Bunlar olursa biz hemen ateşkesi ilan ederiz, hemen müzakerelere başlarız. Ama bunlar olmazsa, eskisi gibi yine tek taraflı ateşkes ilan edilsin, denirse, silahlı güçler çıksın, silah bırakılsın denirse bu bizim tarafımızdan asla kabul görmeyecektir.

Biz bugüne kadar dokuz kez tek taraflı ateşkesler ilan etmişiz. Biz gerillayı mevzilerinden tek taraflı çekmişiz, çıkarmışız. Biz esirleri tek taraflı bırakmışız. Bunların hiçbiri çözümü yaratmamıştır. Ne diye biz bir daha yaşananları yaşayacağız?

Bir daha tek taraflı ateşkes olmayacak. Kimse bizden bunu isteyemez. Bu büyük bir haksızlık olur. Bu, sorunun çözümünü istemeyenler tarafından öne sürülebilir. Bizden istediler, biz seçim sürecinde tek taraflı eylemsizlik ilan ettik ama bu güçlerin hiçbiri buna sahiplik yapmadı. Bu güçlerin hiçbiri AKP\'ye neden sen saldırıları iki katına çıkarıyorsun demedi. AKP, bu tarzla tek taraflı geliştirdiğimiz eylemsizliği de sürdürülemez noktaya getirdi ve ortadan kaldırdı. Şimdi biz ne diye bir daha tek taraflı ateşkes ilan edeceğiz.

Bu kış şiddetli savaş yürütülecek

Bu kış şiddetli savaş yürüyecek. Çünkü AKP açık söylüyor, biz diyor sonuç alma aşamasına girdik. Biz sonuç alacağız. O yüzden kimse bize ateşkeslerden bahsetmesin, çözümlerden bahsetmesin. O yüzden savaşı daha da üst düzeyde geliştiriyorlar.

Biz de buna karşı kendimizi sonuna kadar savunacağız. Hiç kimse bizi teslim alamaz.

Bize karşı savaşanlar kaybeder. Şimdiye kadar kaybettiler, bundan sonra da kaybederler. Kim ki PKK\'yle, Kürtlerle dost olursa o kazanır.

Türk Devletinin Kürdistan’da Kürt halkına vereceği bir şey yok

Avrupa\'da yerel yönetim şartları var değil mi? Kendi kendini yönetme, demokrasiyi artık merkezden değil, yerelden geliştirme... Kürdistan\'da da PKK\'nin, KCK\'nin geliştirdiği budur. Artık Türk devletinin Kürdistan\'da Kürt halkına vereceği bir şey yoktur. Türkler\'e de yoktur.

Onun için Kürdistan\'da halk, madem bu parlamento bize kapalıdır, sorunlarımızı çözmüyor, o zaman biz kendi sorunlarımızı kendimiz çözeriz dedi. Yerel alanlarda, demokratik özerklik böyle gelişti. Yani Kürdistan\'da geliştirilen özyönetimler, yerelde demokrasiyi geliştirmedir.

Biz bunu barışçıl, demokratik yolla geliştirmek istedik. Ama Türk devleti, değil Kürtlerin öz yönetimini, Kürtlerin kendisini kabul etmiyor, halk olarak kabul etmiyor. Sorunu bir terörizm sorunu olarak görüyor. Dikkat edin, kamuoyuna nasıl yansıtıldı. Sanki orada hendeklerle işe başlandı, onun için Türk devleti saldırdı. Öyle bir durum yok. Orada yerel meclisler vardı, mahallerde, şehirlerde, halk bu meclislerle söz sahibi olmak istedi. Kendi kendini orada yönetmek istedi. Türk devleti bunu kendisine karşı bir tutum olarak, bir meydan okuma olarak gördü, ve üzerine gitti. Tankıyla topuyla her şeyiyle üzerine gitti. Halk tabi ki kendisini koruyacak. Halkın elinde tank yok, top yok, A 4\'ler yok, Kanaslar yok. Halk saldırılara karşı neyle kendini koruyacak? Hendek koyarak, torbalar koyarak, bu tarzda kendisini savunmaya çalışacak.

Biz kendi valimizi, kendi kaymakamımızı kendimiz tayin etmek istiyoruz. Halkımız bunu seçmeli. Halkımız kendi kendini yönetmeli. Kendi güvenliğini sağlamalı. Avrupa\'nın yerel yönetim şartları var, biz bunların olduğu gibi kabul edilmesini istiyoruz.

Gerilla şehre iner ve halkı korur

Türk devleti tankı, topuyla girecek, yakıp yıkacak, her gün onlarca sivil insanı katledecek. Biz de buna seyirci kalacağız. Olabilir mi? Elbette ki gençler bu halka sahip çıkacak. Eğer daha da şey olursa gerilla da şehre girer ve halkı korur. Bizim görevimiz halkımızı korumaktır.

Öz yönetimi sivil itaatsizlikle geliştirmek istedik, Türk devleti buna müsaade etmedi. Ne yapacaktık? O zaman silahla kendimizi korumayacak mıyız?

Halk homojen değildir. Halkın içinde YDG-H’ı benimseyen olur, benimsemeyen olur. AKP yanlısı var, korucu olan var, çatışmalarda çıkarı sarsılan var. Orada devletin saldırısına elbette ki gençler halkı savunacak.

YDG-H, PKK’den ayrı bir örgüttür

YDG-H ayrı bir örgüttür. Bir gençlik örgütüdür. PKK falan değildir. Elbette onların direnişi haklı bir direniştir. Meşru bir direniştir. Biz sonuna kadar destekliyoruz ve destekleyeceğiz de. Elbette ki bazı hatalı eylemleri vardır, olur. Biz onları da eleştiririz. Yerine getirirler, getirmezler o onların bileceği şeydir.

Öcalan’la ilgili haberler yalan

Önder Apo\'yla hiçbir görüşme yoktur. Hiç kimse görüşmezken, tecrit içinde tecrit uygulanırken önder Apo\'nun adıyla bazı açıklamalar yapmak neyin nesidir? Bunlar tamamen psikolojik amaçlıdır. Bununla hem önder Apo\'yu yıpratmaya çalışıyorlar hem de önder Apo\'yla güya HDP\'yi, PKK\'yi karşı karşıya getirmeye çalışıyorlar.

Apo en son görüşmesinde, HDP heyetine söylemiştir, \"Dolmabahçe müzakereleri temelinde müzakere olacaksa gelirsiniz, yoksa gelmenize gerek yoktur\" demiştir.

Biz çatışma taraftarı değiliz

Biz çatışmaların yoğunlaştığı bir ortamın oluşmasında payımızın olduğunu düşünmüyoruz. Eğer biz çatışmadan yana olsaydık şimdiye kadar dokuz kez tek taraflı ateşkes ilan etmezdik. Yine eğer biz savaşta ısrarcı olsaydık Kürt halkını, Türkiye solunu, bütün muhalif güçleri HDP çatısı altında bir araya getirmeye çalışmazdık ve bunları parlamentoya taşımazdık. Biz Türkiye\'nin bütün sorunlarını parlamentoya taşıdık.

İki polisi biz öldürmedik

Ceylanpınar\'da iki polisin öldürülmesi bizimle alakalı değil. Ceylanpınar\'da o iki polisi öldürenler, kendilerini Apocu İntikam Tugayı diye adleden birileri. Böyle bir örgüt var mı yok mu o da şüpheli. Yine, iki polisin uyuduğu yerde vurulması bizim yöntemimiz değil.

HPG biz bu polisleri vurduk demedi. HPG dedi ki, \"kendilerine Apocuyum diyen bir grup bu eylemi yaptığını söylüyor\".

Dikkat ederseniz Türkiye devleti ve onun hükümeti, Erdoğan ve Davutoğlu, sözde PKK\'yle savaşı geliştirmenin nedeni olarak bu iki polisin öldürülmesini gösterdiler. Sanki ondan önce polisler ölmemiş, askerler ölmemiş, siviller ölmemiş, ilk kez bu iki polis ölmüş.

Her ne hikmetse iki polisin öldürülmesi gerekçe yapıldı. Bu polislerin de kimin tarafından öldürüldüğü hâlâ meçhuldür. Ben burada şu çağrıda bulunuyorum. Uluslararası, bağımsız bir güç, Ceylanpınar\'da öldürülen polislerin kimler tarafından öldürüldüğünü araştırmalıdır, ortaya çıkarmalıdır.

Türkiye her şeyi bize malediyor

Türk devleti her şeyi PKK\'ye mal ediyor. Kendisinin yaptığını da PKK\'ye mal ediyor, yaptırdığını da PKK\'ye mal ediyor. Türk devleti psikolojik özel savaş yürütmede oldukça mahirdir. Birçok olanağa da sahip. Bizim öyle olanaklarımız yok. Eruh\'ta korucuları minibüs içerisinde yaktılar, dediler ki \"PKK yaptı\", insan hakları dernekleri bile buna inandı ama birkaç yıl sonra bunun kendileri tarafından yapıldığı ortaya çıktı hatta İHD bu konuda özeleştiri verdi.

Bilgi alma imkanlarımız kısıtlı

Biz her zaman açıklamalarda bulunuyoruz. Bir de bizim Türk devleti gibi ya da çeşitli devlet ve ülkeler gibi basın imkanlarımız yoktur, hemen dakikasında, anında açıklamalarda bulunalım. Çünkü bizim bilgi alma sürelerimiz sınırlıdır, günlerce sonrasında bilgiler alabiliyoruz. Bunu basına vermek gene günler alıyoruz. Eğer hemen anında cevap veremiyorsak nedeni budur. Yoksa bunları tasvip ettiğimizden değil.

Bize saldırmayan güce saldırmayız

Biz hiçbir zaman savaş istemedik. Dedik ki \"bize saldırmayan hiçbir güce saldırmayacağız, bize saldıran güçlere karşı da kendimizi savunacağız\". Bu da bizim en doğal hakkımız.

Biz hep bu açıklamaya bağlı olarak savaştık. Yer yer, bunun dışına çıkan pratikler oldu elbette. Bunlar ortaya çıktığında da biz eleştirdik. Ama saldırılar o kadar korkunç ki, vahşi ki hiçbir savaş kuralına Türk devleti uymadığı için ve bütün silahları Kürtler üzerinde denediği için, uçaklarla, tanklarla, toplarla, yeni geliştirilen akıllı bombalarla saldırılar yaptığı için, yine siyasi operasyonlar yaptığı için.

Belediye başkanlarını tutukluyor, her yerde saldırıyor, her yerde linçler, yakmalar, hakaretler yapıyor. \"Her yere Türk\'ün gücünü göreceksiniz, size göstereceğiz\" yazılıyor. Elbette ki bunlar insanları tahrik ediyor.Devlet tahrikle bunu yaratıyor. Biz kontrol kurmaya çalışıyoruz. Ama bundan da hiç kimse Kürtleri sorumlu tutamaz.

Eğer Türkiye devleti belirttiği gibi ya teslim olacaklar ya da tek kişi kalıncaya kadar hepsini öldüreceğiz derse elbette ki kimseyi biz bu çizgide tutamayız.

Devlete direnmeseydik HDP Meclise giremeyecekti

\"Devletin istediği sizi tahrik etmekti, tahrik oldunuz\" eleştirisini kabul etmiyoruz. Biz Türk devletine karşı direnmeseydik 1 Kasım\'da HDP ve demokrasi güçleri, parlamentoya da giremeyecekti. Eğer girebildilerse bizim direnmemiz sonucunda girebildiler.

Bitlis, Van gibi yerlerde HDP\'nin oylarının düşmesinde PKK\'nın son dönemdeki stratejisinin bir payının olduğunu düşünmüyoruz. Tam tersini düşünüyoruz. Kim HDP\'nin yerinde olsaydı, değil parlamentoya girmek, dağılırdı. Çünkü öylesi bir saldırı var ki üzerinde....

Deniyor ki HDP\'nin oyları AKP\'ye kaydı. Öyle bir durum söz konusu değil. HDP\'den AKP\'ye giden tek bir oy yoktur. AKP\'ye giden oylar Saadet Partisi\'nin, Büyük Birlik Partisi\'nin, Hüda-Par\'ın, Vatan Partisi\'nin oylarıdır. Bunlar AKP\'ye oy verdi. Onun için AKP\'nin oylarında artış oldu.

Halkın oy kullanılması engellenmek istendi

Devletin amacı halkı göçertmekti. Halkın oy kullanmasını önlemekti. Ve gerçekten oy kullanmayan insanlar oldu. Bir kısmı kaldığı yerde kalamaz duruma geldi, devletin yönelimlerinden dolayı, başka yerlere göç etti. Eğer HDP\'nin oylarında düşüş olduysa nedeni budur. Oy kullanamadılar, onun için oylar düştü.

Van\'da Davutoğlu dedi ki, bize oy vermezseniz Beyaz Toroslar dolaşacak. Van halkını tehdit etti. Elbetteki Van\'da insanların bazıları oylarını vermedi, sandıklara gitmedi. Eğer HDP oy kaybettiyse bunun için kaybetti.

Hiçbir yerde HDP’ye verilen oylar AKP’ye geçmedi. Türkiye\'de bile HDP\'nin oylarında düşüş oldu. Oradakiler bile korkularından sandığa gitmedi. Çünkü kendilerini güvencede görmediler. Açık açık MİT, yine Osmanlı Ocakları denen devşirme bir ocak, insanları tehdit ediyordu. Eğer sandıklarda oylar çıkarsa, başınıza ne geleceğini siz düşünün diyorlardı.

HDP Seçim çalışması yapmamakla hata yaptı

HDP\'nin de hataları var elbette. Mesela mitingleri yapması gerekiyordu. Bütün tehditlere, katliamlara rağmen yine mitingler yapması gerekiyordu. HDP miting yapmadı. Seçim çalışması yapmadı. Hiçbir çalışma yapmadı.

HDP ile PKK ayrı güçlerdir

HDP ile PKK ayrı güçlerdir. HDP, Türkiye yasalarına göre kurulan bir legal partidir, demokratik siyaset yürütüyor. PKK ise Türkiye\'de legal olmayan, illegal olan ve silahlı mücadele de yürüten bir harekettir. HDP hiçbir zaman PKK olamaz, PKK de değildir. HDP\'nin Kürdistan\'da dayandığı zaman PKK\'nin de dayandığı zemindir. Ama HDP sadece Kürdistan\'da siyaset yapan bir parti değil, bir Türkiye partisidir.

HDP’ye desteklerimiz olduğu gibi eleştirilerimiz de oluyor. Çünkü biz Türkiye\'nin sorunlarıyla yakından ilgiliyiz. Bu da bizim en doğal hakkımızdır çünkü siyaset yürütüyoruz...

Elbette biz HDP\'yi destekliyoruz çünkü HDP\'de demokrasi güçleri var. HDP\'nin dışında kimi destekleyeceğiz Türkiye\'de? AKP\'yi mi? MHP\'yi mi? CHP\'yi mi? Büyük Birlik Partisi\'ni mi? Bunlar Kürt sorununu inkar eden güçlerdir. Bunlar Kürt sorununu tasfiye eden güçlerdir. Türkiye şu anda demokrasiyle diktatörlük arasında, faşizm arasında.

Eğer HDP Türkiye\'de bu kadar geliştiyse, bütün saldırılara rağmen parlamentoya girdiyse, bunda önder Apo\'nun, PKK\'nin çabalarını görmek gerekiyor.

BBC
Bu haber toplam: 9969 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:06:38:43
Bu gönderiye hiç yorum yapılmamış! İlk yorum yapan kişi olmak ister misin?
Nerina Azad
x