Kürtleri Tehdit Eden En Büyük Tehlike

Şengal’de PDK ve PKK’ye bağlı güçler arasında gittikçe derinleşen çelişkiler ve alt kadroların, üst yönetimleri yanıltıcı rapor ve haberleri iki taraf arasında çatışmaların patlak verebileceği endişesini yaşatıyor. Her iki tarafın da bölgedeki üst yöneticileri, karşı tarafın bölgeyi terk etmemesi durumunda saldıracaklarını ifade ediyorlar.

03.07.2016, Paz - 15:13

Kürtleri Tehdit Eden En Büyük Tehlike
Haberi Paylaş

16-17 Mart 2016 tarihinde düzenlenen Süleymaniye Forum’u da organize eden Süleymaniye Amerikan Üniversitesi Uluslararası ve Bölgesel Çalışmalar Enstitüsü (IRIS) Başkanı Christine McCaffray van den Toorn Şengal’in güvenliğini sağlayan güçler arasında yaşanması muhtemel bir çatışmanın şehri tehdit ettiği uyarısında bulundu.

War On The Rock analiz sitesinde yer alan raporda şehirde bulunan rakiplerin (KDP, PKK) gittikçe daha fazla düşmanlaşmaları nedeniyle Ezidi toplumunun kırılgan yapısının bozulduğu ileri sürülüyor.

Şengal üzerine sadece Kürdistan Bölgesi’ndeki partilerin değil, yanısıra komşu devletlerin de hesaplarının olduğu dile getirilen raporda, Bağdat’ın tartışmalı bölge olan Şengal’de güç yenilemek için 1.000 Şengal Savunma Birliği (YPŞ) savaşçısına maaş verdiği, İran’ın Şengal’i kendisi için Irak’dan Suriye’ye son bir kara koridoru olarak gördüğü, YNK’nin ise, KDP’nin Şengal’deki otoritesine meydan okumak istediğini dile getiriyor.

2014’ün Ağustos ayında IŞİD’in eline geçen Şengal Bölgesi’ne bir çok ziyaret gerçekleştirdiğini ve buradaki gelişmeleri dikkatle takip ettiğini dile getiren McCaffray, Haziran ayı içinde yerel liderlerle yaptığı sohbetlerde ilk kez PKK ile PDK arasında çok ciddi bir çatışma sinyali aldığı uyarısında bulunuyor.

Raporda, Duhok Valisi ve Kürdistan Demokrat Parti (PDK) üyesi Ferhat Atruşi PKK’nin “Şengal’de olduğu gibi şehirlerini ve hükümet binalarını işgal etmelerine izin vermeyeceklerini” dile getirirken, KDP üyesi ve Şengal’de emrindeki gayrı resmi 10.000 kişilik güçlü Ezidi Peşmerge gücünün komutanı Kasım Şeşo daha açıksözlü bir şekilde “Amerika’nın duruma müdahale etmemesi hainde Şengal Savunma Birlikleri (YPŞ) ve onların PKK içindeki destekçileri ile savaşacakları” uyarısında bulunduğu dile getiriliyor.

Şengal Direniş Birlikleri de, Xanasor’daki komutanı Heval Serhad’ın vurguladığı gibi aynı görüşe sahip durumda: “PDK güçlerinin Şengal’i terketmemeleri halinde bunu kendilerinin zorla yapacağını ve Peşmerge ile sadece Şengal’de değil her yerde savaşacaklarını” dile getiriyor.

Raporda Taraflar arasında anlaşmanın gerçekleşmesi ve sık sık çelişkili amaçların bertaraf edilebilmesi için aralarında ABD gibi büyük ulusal güçlerin bulunduğu dış güçlerin arabuluculuğuna ihtiyaç duyulduğu vurgulandığı raporda bu çıkmazın özellikle Washington’dan olmak üzere dış müdahale olmadan sonuçlanamayacağı öngörüsünde bulunuluyor.

Söz konusu raporun haricinde PKK tarafında yaşanan ve kamuoyuna yansıyan bazı gelişmeler de Şengal başta olmak üzere PKK’nin güç bulundurduğu bölgelerde çatışmaya varacak bir güç gösterisine hazırlandığını göstermekteydi.

Gara’nın zorlanmaması, Rojava’nın rahatlaması için Musul hattının zorlanması ve özgürlüğüne kavuşturulması gerektiğini düşünen KCK Nisan ayında Rıza Altun başkanlığında bir heyeti Bağdat’a gönderir. Burada KCK heyeti Irak yönetiminden bir heyetle görüşür. Musul Operasyonu’na katılma, askeri yardım, lojistik, ekonomik ve stratejik konularda KCK Konseyi tarafından belirlenen 12 maddelik bir görüş sunulur. Irak heyeti kendilerine iç alanlardaki operasyonlara da katılmalarını ister. PKK heyeti güçlerini çok fazla dağıtamayacaklarını, zaten birçok cephede savaştıklarını öne sürerek ancak Şengal cephesinden Musul’a doğru ilerleyeceklerini ve ele geçirdikleri yerleri bırakmayacaklarını, oralarda iyi bir savunma oluşturacaklarını, yanısıra Mahmur hattından da bir gücü ortak hareket ettirebilecekleri konusunda anlaşırlar. Söz konusu toplantıda KCK heyeti tarafından Iraklı yetkililere “Musul’un Peşmerge gücü olmadan da kurtarılabileceği, Peşmergenin girdiği yerlerden çıkmak istemeyeceği, bu konuda akılcı davranmaları gerektiği” nasihatinde bulunulur.

Şengal’deki HPG yetkilileri çeşitli zamanlarda Kandil ile yaptıkları görüşmelerde Musul’un kendileri için büyük önem taşıdığını, özellikle iki cepheden yapılacak askeri yardımla birlikte Şengal alanında tek hakim gücün kendileri olacaklarını ve bunun için de bazı riskleri göze almaları gerektiğini dile getirirler.

Bağdat’taki görüşmenin ardından KCK Konseyi’nin kendi aralarında gerçekleştirdikleri toplantılarda, PDK’nin HPG’nin Şengal’den çekilmesi dayatmasını kabul etmeyeceği, bu durumun Musul netleştikten sonra düşünüleceği belirtilir.

Nisan ayının sonlarında Şengal’de HPG’li kadroların komutasında 28 kişilik bir eğitim devresi başlatılır. Eğitimlerde Güney Kürdistan’ın tarihindeki ihanet kapsamlı bir şekilde işlenerek teşhir edilir. Eğitimlerin temel konuları gerek Saddam döneminde, gerekse IŞİD döneminde PDK’nin yaptıkları abartılarak anlatılır.

Tüm bu gelişmeler ışığında Şengal’de PKK ile PDK arasındaki gerginliğin çatışmalı bir ortama dönüşmesi her geçen günle birlikte daha da pratikleşmektedir. Her iki tarafta da çatışmalı ortamı arzulayan alt kadrolar yönetim kadrolarına abartılı, bazen yalanlarla dolu rapor ve haberler ulaştırmakta ve alınan kararların olumsuzluğunda rol oynamaktadırlar.

20. yüzyıl Arapların yüzyılıysa 21. Yüzyıl Kürtlerin yüzyılı olacaktır

Kürdistan’ın her dört parçasında işgalci rejimlere karşı ciddi bir direniş sergileniyor. Tüm dünya, bizzat IŞİD karşıtı savaşta cesur ve dirençli mücadeleleri nedeniyle Kürtlere büyük bir sempati besliyorlar. Peşmerge ve YPG gerillaları oyunlarla çocukların dünyasına dahi kötülerle savaşan kahramanlar olarak yerleşiyor.

Güney Kürdistan Federal sistemi parçalayarak Bağımsız bir devlet hayalini gerçekleştirmek için referanduma hazırlanırken, Batı Kürdistan’da Federal bir sistem ilan edildi, şimdi kendine ait bayrağının bulunacağı bir anayasa hazırlanmakta.

Kuzey Kürdistan’da 30 yılı aşkındır verilen mücadele stratejik hedefsizlik nedeniyle amacına ulaşmasa da Kuzey Kürtlerinde ulusal bir bilinç sağlaması bakımından önemli bir kazanım sağladı.

Doğu Kürdistan’da ise 35 yıllık suskunluğun ardından Peşmergeler mücadeleyi yükseltmeye başladılar.

Bu yaşanan gelişmeler Bağımsız Kürdistan’a doğru gidişin ayak sesleridir.

Böylesi bir evrede hangisi olursa olsun Kürt güçlerinin tüm dünyanın gözleri önünde, üstelik bu kadar büyük bir sempati sahibiyken birbirleriyle gerginlik yaşamaları, ötesinde çatışabilecek bir noktaya gelmelerinin Kürtler için tarihin önlerine sunduğu son fırsatı kaybettireceği kör gözlerin bile görebileceği bir durumdur.

Şengal ve PKK’nin yerleştiği diğer bölgelerdeki gerginliklerin olası bir çatışmaya dönüşmesinin sonuçları Kürtler için ciddi bir travma ve yıkımı da beraberinde getirecektir.

Kürdistan’ın tüm parçalarındaki mücadele ciddi bir şekilde sekteye uğrar, Kürtlerin huzurları kalmaz, ekonomiler dibe vurur, kuzey ve güney çelişkisi derinleşir, insanların arasına kin ve nefret girer, ötekileşme artık engellenemez boyuta ulaşır.

PDK ve PKK’nin birbiriyle çatışmasını en fazla isteyecek olanlar, böylesi bir durumdan ellerini ovuşturarak memnuniyetin zirvesine tırmanacaklar başta İran olmak üzere, Türkiye, Irak ve Suriye rejimleri olacaktır.

Tarihleri boyunca hep düşmanlarının oyununa gelen, liderlerini müzakere masalarında kaybeden, en önemli direnişleri kendi içlerinden çıkan hainlerle bozguna uğrayan Kürtler artık düşmanlarını tanımaları ve onların menfaatleri doğrultusunda kullanılmayı terketmeleri gerekmektedir.

Kürtler için amaç PKKistan, PDKistan, YNKistan veya PYDistan değil Kürdistan olmalıdır. Her Kürt bu ortak amaç için mücadele yürütenlere destek vererek, bu amacın dışında düşmanlarına hizmet edenlere karşı durabilmelidir.

Günümüzün nesilleri geçmişlerini sorgularken keşke Kürt önderleri şöyle hareket etmeselerdi, bunu yapmasalardı diye hayıflanırlar. 50 yıl sonra gelecek nesiller bu dönemin liderleri için benzer şeyleri söylemesinler diye kışkırtmalara, çelişkilerin kullanılmasına izin vermemeli, sorunlarımızı diyalogla, uzlaşma ve hoşgörüyle çözmeyi öğrenmeliyiz.

Bu ateşin sönmesi için tüm tarafların duyarlı olması ve ortak menfaatler uğruna harekete geçmesi elzemdir.

Sloganımız 20. yüzyıl Arapların yüzyılıysa 21. Yüzyıl Kürtlerin yüzyılı olacaktır” olmalı ve bu sloganı gerçeğe dönüştürmek için herkes üzerine düşeni yapmalıdır.

Nerina Azad
Bu haber toplam: 33491 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:00:16:36
Bu gönderiye hiç yorum yapılmamış! İlk yorum yapan kişi olmak ister misin?
Nerina Azad
x